Neo-tektonik konum açısından,
Konya’nın da içinde yer aldığı kesim “Orta Anadolu Ovalar
Bölgesi” olarak tanımlanır (Şengör ve Yılmaz, 1981). Bölgenin ve
Güneybatı Anadolu’nun Yeni tektonik dönem içindeki gelişimi
Koçyiğit (1984) tarafından ayrıntılı olarak verilmiş ve blok
faylanmaların bölgede depremselliği yüksek alanlar oluşturduğu
ifade edilmiştir. Konya bölgesi morfolojik olarak kuzeyde egemen
olarak KB-GD ve K-G gidişli yükseltiler ile yine bu yükseltiler
arasındaki havza ve yaylalarla karakterize olmuştur.
Sultandağları, Emirdağları ve Tuz Gölü doğusundaki Ekecik
dağları önemli yükseltileri; Akşehir grabeni, Beyşehir grabeni,
Cihanbeyli yaylası ve Aksaray havzası ise önemli tektonik
çöküntüleri oluşturur. Konya yakın çevresinde ise K-G ve D-B
gidişli Bozdağlar, Batıda volkanik Erenler dağı, Konya havzası
ve Obruk yaylası önemli morfolojik elemanlardır. Konya güneyinde
ise, güneye doğru dış bükey Toros dağları yer alır. Bu kesimde
KD-GB yönelimli Bolkardağları ve KB-GD gidişli Özyurt Dağları
ana yükseltilerdir. Güneydeki Karaman ve Ereğli havzaları içinde
Karadağ ve Karacadağ gibi volkanik dağlar yükselir. Bölgenin ana
morfolojisini yükseltiler ile havzaları sınırlayan değişik
gidişli, egemen olarak yanal atım da sunan normal faylar
şekillendirmiştir. Bu blok faylanmalar sonucu yükselen kesimler
dağlık, çöken kesimler ise havzaları oluşturmuştur.
Yükseltilerde yaşları Paleozoyik-Eosen arasında değişen ve
Paleo (eski)-tektonik rejime bağlı olarak deforme olmuş,
kırıklanmış temel kayaçları yüzeylerken, yükseltiler arasındaki
çöküntü havzalarında egemen olarak Miyosen-Güncel yaşlı gölsel,
karasal ve volkanik kayaçlar yüzeylemektedir (Şekil 1).
Şekil 1: Konya ve çevresindeki temel ve örtü kayaçları ile
önemli fayları gösteren jeoloji haritası (1/500 000 ölçekli
Tükiye Jeoloji Haritası ve Koçyiğit 1984; Görür ve diğ., 1984;
Özcan ve diğ., 1990; Eren, 1993; Ulu ve diğ., 1994; Eren 1996a,
1996 b, 2000 ve Eren ve Aksoy, 1999’un yayınlanmamış arazi
çalışmalarından hazırlanmıştır).
Bölgede yükseltileri sınırlayan en önemli
faylar Akşehir fay zonu, Tuzgölü fay zonu, Beyşehir fayı ve
Emirdağ fayıdır (Koçyiğit 1984, Koçyiğit ve diğ., 2000, Görür ve
diğ., 1984). Bunların yanı sıra İnsuyu fayı, Ilgın fayı, Eldeş
fayı, Güvenç fayı, Altınekin fayı ve Konya ovasını sınırlayan
Konya fay zonu, Karaömerler fayı, Divanlar fayı ve Göçü fayı
yörenin diğer önemli neo-tektonik yapılarını oluşturur (Özcan ve
diğ., 1990; Ulu ve diğ., 1994; Eren, 1993, 1996a ve 2000). Söz
konusu kenar faylarının dışında gerek yükseltiler, gerekse
havzalar içinde farklı uzunluk ve gidişlerde çok sayıda fay
bulunmaktadır. Bu fayların büyük bir bölümü yaklaşık
Pliyosen’den itibaren etkin olan Yeni-tektonik rejime bağlı
olarak oluşmuş ve büyük bir çoğunluğu günümüze kadar aktifliğini
korumuş veya potansiyel olarak aktif olabilecek faylardır.
Bölgenin en önemli fayı olan KB-GD gidişli Akşehir fay zonunun
bulunduğu kesim “Argıthanı sismik boşluğu” olarak tanımlanmış ve
bu fay zonunun gelecekte önemli depremler oluşturabileceği
varsayılmıştır (Demirtaş ve Yılmaz, 1996).
Konya İl
Merkezi için potansiyel açıdan risk oluşturabilecek faylar
•
1-Konya Ovası dışında yer alan fayzonları
•
•
Akşehir Fay zonu( 2000 deprem odağı
Konya’ya ~108
km
mesafede)
–Tuz gölü
fay zonu (~Konya’ya
136 km)
–Ecemiş
fay zonu (~Konya’
ya 220 km mesafede)
•
•Bu
faylardaki hareket alüviyal bir zemin üzerinde
oturan Konya ilinde ciddi hasarlara yol açabilir
Deprem riski açısından Konya
ilinin %8’i I. Derece, % 8’i II. Derece, % 17’si III. Derece, %
40’ı IV. Derece ve % 27’si ise V. Derece (tehlikesiz) zon içinde
yer alır. Akşehir, Doğanhisar, Ilgın ve Tuzlukçu ilçeleri I.
Derece deprem bölgesinde; Hüyük ve Yunak ilçeleri II. Derece
deprem bölgesinde yer alırken, Konya il merkezi IV. Derece
deprem bölgesi sınırları içinde bulunmaktadır (Özmen ve diğ.,
1997). Kandilli Rasathanesi kayıtlarına göre, Konya bölgesinde
(37o30’-39o00’ enlem ve 31o30’-33o00’
boylamları arasında), bölgedeki fayların hareketlerine bağlı
olarak büyüklükleri 0.0-5.7 arasında değişen 150 adet deprem
oluşmuştur (Tablo
1,
Şekil 2 ve Şekil 3a).
Şekil 2:
1900-.2000 tarihleri arasında Konya bölgesindeki (37o30’-39o00’
enlem ve 31o30’-33o00’ boylamları
arasında) deprem episantırları
Bu depremlerden 5 tanesi 5-6, 32
tanesi ise 4-5 büyüklüğüne sahip depremlerdir. Yöredeki
depremlerin odak derinlikleri 1-107 km arasında değişse de büyük
bir çoğunluğunun odak derinliği 1-50 km arsında değişen sığ
odaklı depremlerdir (Şekil 3b).
Bölgede 1900-1946 yılları
arasında büyüklüğü 4.9-5.7 arasında değişen 5 deprem oluşmuşken,
1946-1999 yılları arasında bu büyüklüğe erişen herhangi bir
deprem kaydedilmemiştir. Ayrıntılı kayıtların bulunduğu
1970-2000 tarihleri arasında 118 deprem oluşmuştur. En fazla
deprem 14 adet ile 1978 yılında oluşmuştur (Şekil 3c). Bu yıllar
arasındaki verilere göre Konya bölgesinde, en az biri 4-5
büyüklüğünde olmak üzere yılda toplam 5 adet deprem
oluşmaktadır.
Şekil 3: a) Konya yöresinde deprem büyüklüklerini, b)
Konya yöresinde deprem sayısını, c) Konya yöresindeki
depremlerin odak derinliklerini yıllara göre gösteren grafik.
Geçtiğimiz
son yüzyıl içinde hasar verici ve can kaybına yol açan tek
deprem 21.02.1946 tarihinde Argıthanı ve Ilgın çevresinde
olmuştur. Ms: 5.5 büyüklüğündeki bu deprem yörede 509 binada
ağır hasar oluşturmuş ve iki kişinin ölümüne yol açmıştır (Özmen
ve diğ., 1997). Kayıtlarda depremin odak derinliği 60 km olarak
verilmiştir. Bölgede kaydedilen en büyük magnitüde sahip deprem
26.09.1921 yılında Altınekin ilçesinin 10 km batısında oluşan
depremdir. Ms: 5.7 büyüklüğündeki bu depreme ilişkin herhangi
bir hasar veya can kaybı kaydı bulunmamaktadır. Bu depremlerin
yanı sıra 1918 yılında Cihanbeyli kuzeyinde 5.3, 1921 yılında
Ilgın-Çavuşçugöl kuzeydoğusunda 5.2 ve 5.4 büyüklüğünde 2 deprem
ve 1931 yılında yine Çavuşçugöl kuzeydoğusunda 4.9 büyüklüğünde
depremler oluşmuştur (Şekil 2). Konya il merkezinin bulunduğu
kesimde, Konya havzasında çeşitli depremler kaydedilmiştir.
Depremler daha çok Konya güneydoğusu ve güneybatısında
yoğunlaşma sunmaktadır. Konya’nın 10-25 km güneydoğusunda havza
içinde oluşan depremlerin en büyüğü 4.5 magnitüdüne sahiptir.
Konya güneybatısında ise merkeze 30-35 km mesafede Hatunsaray-Keten
ve İnlice kasabaları arasında depremler yoğunlaşmıştır. Havzaya
göre daha yüksek morfolojiye sahip bu bölgede kaydedilen en
büyük deprem 4.7 büyüklüğüne sahiptir.
Deprem
episantırlarının dağılımında izlendiği gibi (Şekil 2), Konya
bölgesinde deprem açısından riskli bölgeleri Akşehir’in yanı
sıra, Ilgın, Yunak-Tuzlukçu, Cihanbeyli kuzeybatısı, Altınekin
ve Konya güneybatısı ile güneydoğusu oluşturmaktadır.
Konya il merkezinin de içinde yer aldığı
Konya havzası ortalama 1000 m kotuna sahip, batıda Konya fay
zonu (Konya fayı, Özcan ve diğ., 1990) kuzeyde Karaömerler
fayı (Eren, 1996a), ve doğuda Divanlar fayı (Özcan ve diğ.,
1990) ve Göçü fayı ile sınırlı bir çöküntü havzasıdır (Şekil 4).
Şekil 4: Konya ovası ve
çevresinin genelleştirilmiş yapısal haritası
Harita görünümü elips şekilli olan Konya havzası yaklaşık K-G
gidişlidir. Söz konusu faylar ile Konya havzası göreli olarak
çökerken, çevresi ise yükselmiştir (Şekil 5).
Şekil 5: Konya ve çevresinin genel
tektonik yapısını gösteren şematik blok diyagram (Ölçeksiz
olarak çizilmiştir).
Yöredeki
ana fay sistemlerini K-G ve D-B batı gidişli faylar oluşturur.
Bunların yanı sıra yörede KD-GB ve KB-GD gidişli faylar da
bulunur. Söz konusu fayların büyük bir bölümü az da olsa
doğrultu atım bileşeni de gösteren, ancak egemen olarak verev
atım bileşenine sahip normal faylardır.
Konya’ya
en yakın olan fay
Konya fay zonudur. Konya fay zonu (KOFZ),
Konya’nın hemen batısında 500 evler ile Dikmeli arasından
geçmekte ve bu kesimde yaklaşık 50 km’lik bir uzunlukta
izlenmektedir. KOFZ tek bir faydan değil, birbirine paralel
olarak yönlenmiş değişik uzunluklardaki bölümlerden oluşmuştur
(Şekil 6 ve 7). KOFZ egemen olarak doğuya ve güneydoğuya doğru
eğimli normal bir fay olup, azda olsa sağ yönlü doğrultu atımlı
bileşene de sahiptir.
Konya
kuzeyinde Ardıçlı köyü güneyindeki yükseltilerde (Şekil 6) Üst
Miyosen-Pliyosen yaşlı gölsel kayaçların tabanı 1500 m kotunda
yüzeylerken, aynı kayaçların tavan kesimleri ise ova içinde
1000 m kotunda yüzeylemektedir (Şekil 7, I-I’ kesiti). Bu
kesimin doğusunda ova içinde KOSKİ tarafından açılan ve
600 m derinliğe inen sondajlarda, söz konusu birimlerin tabanına
inilememesi (Bayram Kahveci, 2005, sözlü görüşme), KOFZ’nun
hareketlerine bağlı olarak bu kesimde en az 1100 m’ye varan
düşey alçalma ve yükselmenin varlığını göstermektedir.
Şekil 7: Konya batısının jeoloji
kesitleri
KOFZ’nun doğusunda yer alan
Yazır fayı yapısal açıdan ilginç yapılar içermektedir. kuzeykuzeydoğu-güneygüneybatı
gidişli Yazır fayı, yörede yüzeyleyen Miyosen-Pliyosen yaşlı
gölsel kireçtaşları ile Kuvaterner yaşlı karasal kırıntılılardan
oluşmuş havza çökellerini kesmektedir. Konya merkeze bağlı
Barsana mahallesinin kuzeyindeki taş ocağı yarmalarında, Yazır
fayının hareketlerine bağlı olarak biri faya paralel diğeri ise
faya dik olarak yönlenmiş iki takım
genişleme kökenli yapılar
(Neptüniyen dayklar-ekstensiyonel yarıklar)
gözlenmektedir. Arazi gözlemleri, bu yarıkların, fayın
Kuvaterner esnasındaki hareketlerine bağlı olarak yüzey
kırıkları şeklinde geliştiğini belgelemektedir. Bu gözlemlerle
beraber fay zonuna yakın kesimlerde büyüklüğü 4.4’e varan
depremlerin de bulunması KOFZ’nun aktif bir zon olduğunu
belgelemektedir.
Konya’nın
batısında KOFZ’nunun yanı sıra, bu zona yaklaşık dik olarak
yönlenmiş çoğunlukla doğu-batı gidişli ikinci bir fay sistemi
daha bulunmaktadır. Bu fay sistemi de normal fay karakteri
sunmakta ve havza çökelleri altında belirsizleşmektedir. Bu
faylardan en önemlisi doğu-batı gidişli, ve güneye eğimli
Tatköy fayı
dır (Eren, 1996b).
Konya havzasını kuzeyden sınırlayan
Karaömerler fayı
ise yaklaşık doğu-batı gidişli ve
kuzeye doğru eğimlidir. Karaömerler çevresinde belirgin bir
morfoloji oluşturmakta ve kuzey-güney gidişli transfer veya
doğrultu atımlı faylarla sık sık kesilmektedir. Fay boyunca
Karaömerler batısında, askıda kalmış alüviyal yelpaze çökelleri
gözlenir.
Ovayı doğudan sınırlayan
Divanlar fayı ise kuzey güney
gidişli ve batıya doğru eğimli olup, KOFZ ile beraber bir graben
yapısı oluşturur (Şekil 6). Divanlar fayı boyunca alüvyon
yelpaze çökellerinin askıda izlendiği basamaklı bir yapı
belirgin bir şekilde gözlenir.
Divanlar fayı
Aksaray yolu güneyinde doğukuzeydoğu-batıgüneybatı
gidişli, güneyde ise kuzeybatı-güneydoğu gidişli Göçü fayı ile
kesilmiştir (Şekil 1). Bu ana faylar dışında ova içinde de çok
sayıda havzaya ait alüviyal çökelleri kesen küçük faylar
bulunmaktadır (Eren 2001, Şekil 9d). Havza içindeki sismik
etkinlik söz konusu fay sistemlerinin aktif olduğunu
göstermektedir.
Konya il merkezine yakın önemli diğer bir fay ise
Altınekin
fayıdır (Zıvarık fayı, Ulu ve diğ., 1994). Egemen olarak normal
atımlı bir fay olan, ancak yanal atım da sunan Altınekin fayı,
Yazıbelen ile Akıncılar kasabası kuzeyine kadar morfolojik
olarak izlenmektedir. Söz konusu kesimde 30 km lik bir uzunluğa
sahip Altınekin fayı kuzeyde kuzey-güney, güneyde ise
kuzeydoğu-güneybatı gidişlidir ve batıya doğru eğimlidir (Şekil
8).
Konya
havzasına doğru kademeli faylarla devam etmektedir. Eşleniği
olan doğuya eğimli
Akçaşar fayı
ile beraber Altınekin çevresinde
üçgen geometrili ve yaklaşık kuzey-güney gidişli bir horst
yapısı oluşturmuştur. Bu faylanmayla temele ait Miyo-Pliyosen
yaşlı kayaçlar (Karaman, 1986) Kuvaterner yaşlı kayaçlarla karşı
karşıya gelmiştir. Altınekin kuzeyinde, faya paralel kaynak
çıkışları ve küçük göller gözlenmektedir. Altınekin’in 10 km
batısındaki 5.7 büyüklüğündeki deprem büyük bir olasılıkla
Altınekin fayına bağlı olarak gelişmiştir ve fayın aktif bir fay
olduğunu göstermektedir. Deprem episantırının Konya’ya 50 km
mesafede olması nedeniyle, bu fay sadece Altınekin ilçesine
değil aynı zamanda Konya merkezine de bir tehdit
oluşturmaktadır.
SONUÇ VE
ÖNERİLER
SONUÇLAR
Özet olarak Konya bölgesinde
aktif veya potansiyel olarak önemli uzunluklarda faylar
bulunmaktadır.
Bu faylar çevre il ve ilçeler
için potansiyel açıdan tehdit oluşturur. Ancak, bilinen
tarihsel dönem içinde bu faylara bağlı olarak gelişmiş yıkıcı
depremler hemen hemen bilinmemektedir. Ayrıca, sismik açıdan
kayıtların tutulduğu dönemlerde de, özellikle Konya il merkezi
ve çevresinde beklenenden daha az etkinlik bulunmaktadır.
Bu durum ana olarak, ya söz
konusu fayların oluşturduğu depremlerin tekrarlanma
aralıklarının oldukça uzun (yüz yıllar veya bin yıllar)
olmasından veya bu faylardaki hareketin tektonik açıdan çok
yavaş ve sürekli bir şekilde gelişmesinden kaynaklanmaktadır.
Sismik etkinliğin,
Yazır bölgesinde eski depremlerin yüzey kırıklarını yansıtan
neptünyen daykların ve ender de olsa orta
büyüklükteki depremlerin varlığı, bölgede her iki seçeneğin de
göz önünde bulundurulması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Bölgedeki fayların büyük bir
bölümü egemen olarak normal fay karakterlidir. Bu nedenle
bölgede oldukça büyük magnitüdlü deprem oluşması ihtimali azdır.
Konya il merkezinin bulunduğu
kesimde de tarihsel dönem içinde yıkıcı bir deprem
kaydedilmemiştir.. Ancak yörenin yukarıda belirtilen tektonik
özellikleri, şehrin bundan sonraki yapılanmasında, oluşma
ihtimali az da olsa 6-6.5 büyüklüğündeki bir depremin göz önünde
bulundurulmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır.
•
ÖNERİLER
Genelde
alüviyal-Gölsel çökeller üzerinde kurulu olan Konya
ovası içinde
çok katlı yapılaşma
gözden geçirilmelidir
•Öncelikle,
Konya İl Merkezinin Güneybatı, Batı ve
Kuzeydoğusunda
temel kayaların (sağlam
kayaların)
bulunduğu bölgeler etüt edilerek (her açıdan)
1-Çok
katlı yapılar
bu bölgelerde oluşturulacak
uydu kentlere
yerleştirilmelidir
2-Sadece Deprem riski değil
aynı zamanda Gelecek nesiller
düşünülerek
EKİME ELVERİŞLİ ARAZİLER
Yerleşime kapanmalıdır.
3- Ekime elverişli
olmayan arazilere (varsa?)
Alüvyon kalınlığı ve tüm
zemin özellikleri
belirlendikten sonra
Uygun katlarda
yapılardan oluşan
Koru-kentler
oluşturulmalıdır